Peki İstanbul’u hiç mi özlemiyorsun?

Bodrum'a Yerleşme Rehberi
Gökçe Devecioğlu
Bodrumluculuk

Bodrum’a taşındığımdan beri en çok duyduğum soru “İstanbul’u hiç mi özlemiyorsun?” oldu sanırım. Soru son derece kazık; çünkü İstanbul dediğimiz (şair bu yazıda İstanbul derken aslında, hepimiz adına, Bodrum’a göç etmeden önce yaşadığımız şehirden bahsedecek) kocaman bir paket. İçinde “büyük şehir” var, her alanda büyük olanaklar sunan merkezi bir hayat var; daha da önemlisi sevdiklerimiz var, alışkanlıklarımız var, “hayatımız” bildiğimiz her şey var!

Bodrum’da yıllanan arkadaşlarımdan yine çok duyduğum şu “Bodrum’a taşınalı 6 ay olmadan yerleşmiş sayılmazsın” inanışına sığınarak söyleyebilirim ki, o zor sorunun cevabı da 6. ay dolaylarında anca kendini belli etmeye başlıyor…

Bodrum’a taşınan İstanbullunun evreleri…

Peki o 6 ay boyunca neler oluyor? Herkesin hikayesi başka tabii ama, kendi hikayemden yola çıkarak, Bodrum’a daha yeni taşınmış olanların kafasındaki gelgitleri biraz olsun dindirebilirim; veya taşınmayı düşünenlerin “İstanbul’u özler miyim?” kaygılarını cevaplayabilirim galiba…

İlk sürecimiz, cicim ayları. 💕 Bodrum’a taşındınız, sonunda bunu yaptınız; her sabah uyandığınızda kendinizi o bütün yıl gitmek için beklediğiniz, aşık olduğunuz yerde buluyorsunuz. 😍 Bodrum’da hava mükemmel; İstanbul’dan yağmur-çamur haberleri gelirken siz güneşleniyorsunuz. Her gün köşe bucak geziyorsunuz; arkadaşlarınızın size burada artık turist olmadığınızı hatırlatmak zorunda kalacağı ölçüde, 5 dakikada 1 fotoğraf çekiyorsunuz. 😊 Bodrum hakkında her konuda çok heves katsayınız gitgide artıyor, İstanbul aklınıza bile gelmiyor! 😇

Bodrum Kalesi
Senelerce Kale’ye bakıp bir gün Bodrum’da yaşama hayali kuran kaç kişiyiz?

Gel gör ki, daha o ilk gazı atlatamadan, yolunuz İstanbul‘a düşmek zorunda kalıyor. İş olur, aile olur, kalan son eşyaları toparlamaca olur, en yakın arkadaşınızın doğum günü olur; bir şekilde gitmek zorunda kalıyorsunuz. Ve kötü haber, muhtemelen hep de kalacaksınız.

Açıkçası Bodrum’a taşındıktan sonraki ilk birkaç İstanbul seferini biraz tehlikeli buluyorum ve “mümkünse gitmeyin!” diye önünüze atlamak istiyorum. ☺ Çünkü henüz öyle avucunuzun içi gibi bilmediğiniz, kendinizi ‘yabancı’ hissettiğiniz, adaptasyon sürecinde olduğunuz bir yere yerleşme çırpınışları içindesiniz; ve eski hayatınıza döndüğünüzde bünyenizi öyle bir “eve dönmüş olma” hissi kaplıyor ki; hayatınızda yeni bir dönem açma cesaretinizi sınanıyor sanki! 😐 Mesela ben insanla beslenen organizmalardan biri olduğum ve Bodrum’a kış vakti taşındığım için uzuun süre Bodrum’un ıssız halleriyle barışmamış, ve İstanbul’a döndüğümde “İNSANLAR VAR!” diye sevinç çığlıkları atmıştım. Şurada bir kısmını okuyabileceğiniz “ben hala Bodrumlu olamadım 😔” sendromlarına kapılmıştım.

Bodrum bir yana, yeni bir yerde yaşamak çok da kolay bir şey değil aslında. Alıştığınız şeye döndüğünüz anda öylesi çok daha kolay geliyor, size verdiğiniz o kocaman kararı sorgulatıyor hatta… 😟

İstanbul hep böyle bir yer miydi ki?

Alışmak dedim ya, bütün hikayelerimiz alışmakla ilgili aslında. Sonraki İstanbul çıkartmalarınızda, durum yavaş yavaş değişmeye başlıyor. Minicik, sakincecik Milas-Bodrum Havalimanı‘nın kapısından girip, kocaman Sabiha Gökçen veya Atatürk Havalimanı‘nın kapısından çıktığınızda; kendinizi sudan çıkmış balık gibi hissetmeye başlıyorsunuz. Yıllarca size normal gelen bu kalabalığa hayretle bakıyor, koştururken sizi itip kakan insanlardan ürküyorsunuz. 😳 Abartmıyorum, son İstanbul seferlerimden birinde, Levent dolaylarında karşıdan karşıya geçmeye çalışırken kendimi ilk kez büyük şehire gelmiş naif köylü gibi hissettiğimi bariz hatırlıyorum! 😝 Havalimanından kalacağınız yere (artık İstanbul’da bir eviniz yok; buyrun size tokat gibi bir yüzleşmece) gidene kadar, Bodrum’un üzerinizden aylardır almak için azimle uğraştığı o “tükenmişlik” hissine yeniden kavuşuyorsunuz; “bunca saatte kaç yarımada turu atardım” hesaplarına girişiyorsunuz. 😟

Bodrum Bitez
Bu da Bodrum-Bitez trafiği 🙂

Mevzu sadece İstanbul kaosu klişesinden ibaret de değil. Bodrum’a taşınmanızla birlikte sadece sakinliğe değil, aynı zamanda doğaya ve temiz havaya da alışmış sayılıyorsunuz. 🌴 Tam da bu noktada, yeni taşınanlar için minik bir uyarı daha: Bodrum ilk ay boyunca başınızı ağrıtıyor! 😳 Öyle saçmalık mı olur diyeceksiniz biliyorum ama; Bodrum’un iklimine, havasına, suyuna adaptasyon süreci boyunca aynı sendromu yaşamış, hatta sık sık hastalanmış o kadar fazla insanla karşılaştım ki; buralardaki oksijenin İstanbullu insanın bünyesini çalkaladığından artık emin gibiyim. 😁 Birkaç ay sonra ise iş tam tersine dönüyor; İstanbul’a her gittiğinizde daha önce her nasılsa fark etmediğiniz o hava kirliliği direk burnunuza çarpmaya başlıyor. Sadece burnunuza da değil yahu; İstanbul’a arabayla gittiğimiz bir seferde sevgili şehrimizi şöyle bir uzaktan kesip “şansımıza hava çok sisli” dediğimde yanımdaki bilirkişilerden “Sis değil o canım ya, hava kirliliği” cevabını aldığımda pek inanmamış; ilerleyen günlerde “İstanbul’daki hava kirliliği değerleri korkutuyor, geçen senenin 2 katına çıktı, AB standardının neredeyse iki katı, gözle görülebilir hale ulaştı” haberlerini okuyunca uzun süre boş bakmıştım! 👀

Birkaç ay sonra, sadece iklim değil, sadece sessizlik-sakinlik değil; insanın farkında bile olmadığı detaylara ne kadar çabuk alıştığına şaşırıyorsunuz. Mesela İstanbul’daki binalar size DEV GİBİ gelmeye başlıyor; kendinizi küçücük hissediyorsunuz. ☺ Mesela nereye giderseniz gidin fonda hep şu uğultulu-parazitli ses var sanki. Mesela gözünüz birkaç ayda en çok yeşil ve mavi görmeye çok alışmış, buralar ise hep gri! Mesela herkesin suratı neden asık, herkes neden sinirli? Bir de daha da mı kalabalıklaşmış, biz burada yaşarken bu kadar insan yoktu değil mi? Yoksa İstanbul hep böyle bir yer miydi? 😳

İşte bunlar hep tehlikeli alışkanlıklar :)
İşte bunlar hep tehlikeli alışkanlıklar 🙂

Herkesin İstanbul’u kendine…

Tüm bunları yazarken kesinlikle terk ettiğim eski sevgilimin arkasından konuşmuyorum; aksine Bodrum’a taşınınca, yani resmin içinden çıkınca fark edebileceğiniz şeyleri yazıyorum.

Kendi adıma, ben Bodrum’a “İstanbul’dan taşınmak” amacıyla değil, “Bodrum’a taşınmak” amacıyla gelenlerdenim. Herkesin İstanbul’u kendine ya, benim İstanbul’da kendime kurduğum hayat da İstanbul’a çok benzemiyordu aslında. Bu blogu takip edenler biliyor; Bağdat Caddesi ve civarlarından hep “kurtarılmış bölge” diye bahsediyorum; kendime trafiğe-gürültüye ayda yılda bir bulaşmak zorunda kaldığım, yürüme mesafesinde bir hayat kurmuştum.

Bodrum’a taşınma kararı alırken de en çok zorlandığım şey o Cadde‘den ayrılmak oldu. 😔 Hala her gittiğimde her köşesinden fışkıran 30 küsür yıllık anı içimi hoplatıyor, orada olmak hala kendimi çok iyi hissettiriyor.

Sonra, özlediğiniz arkadaşlarınızla geçirdiğiniz, kendinizi hala İstanbul’da yaşıyormuş gibi hissettiğiniz sayılı gün çabuk geçiyor; ve Milas-Bodrum Havalimanı‘na indiğinde insanın içini tarif edemediği, değişik bir huzur türü kaplıyor. 💙

“Ev hissi” dediğimiz şey!

İstanbul’dan son birkaç dönüşümde, balkonuma vardığım anda hissettiğim şey tek kelimeyle “OH!” oldu. İstanbul’da yaşarken de böyle miydi, acelesinden midir havasından mıdır bilmiyorum ama; artık İstanbul’da kaldığım süre boyunca üzerime yapışan, nefesimi tutuyormuşum gibi bir his var galiba. 😳😖

Bazen İstanbul’da bir konserin-etkinliğin haberini alıyorum, veya bir gece ansızın arkadaşlarımı, müdavimi olduğum mekanları özlüyorum ve “Acaba hafta sonu bir İstanbul çıkartması mı yapsak?” diyecek oluyorum tabii. Ama sayısız tecrübeyle sabittir ki, Bodrum bir şekilde şu her zaman yaptığı şeyi yapıyor, sizi büyüsü altına alıyor ve sırf ondan ayrılmak istemediğiniz için İstanbul’a gitmemek için bahaneler uydururken buluyorsunuz kendinizi. 😉

Bitez'de sıradan bir gün daha 💚 #Bodrum #bodrumluculuk #bitez #bitezyalısı

A post shared by Gokce Devecioglu (@gukte) on

Bir sonraki aşamayı soruyorsanız size henüz bir cevabım yok; Bodrum’la cicim aylarını hala atlatamadım. 😇

“İstanbul’u hiç mi özlemiyorsun?” sorusuna gelince, benim için İstanbul büyük şehir kaosundan değil, Bağdat Caddesi ve dolaylarından ibaretse; açık konuşuyorum, özlüyorum elbette. Tek bir farkla; Bodrum’da yaşadığım 6. ayı kutlamak üzere olduğum şu sıralar bana “eve dönmüş olma” hissi derseniz, gözümde canlanan sahne başka. 👆🏼😇 “Ev hissi” denen şey artık, şu kadarcık zamanda, Bodrum‘da. 💙

İstanbul’a Bodrum’dan kocaman sevgiler!

Gökçe Devecioğlu
Galatasaray Lisesi ve Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu. Reklam yazarı. 7 yıldır Bodrum'da yaşıyor, Bodrum hakkında yazıyor. Müziğe, güneşe, kitaplara ve değişime inanıyor. Kahkaha desibeli yüksek insanları seviyor. Hayatı film sanıyor.