Gümüşlük’e Aşık Olmak İçin Bir Neden Daha: Eski Karakaya Köyü

Bodrum Rehberi
Gökçe Devecioğlu
Bodrumluculuk

Gümüşlük, hiç inkar etmeyelim, çok çok büyük bir ihtimalle Bodrum’un en çabuk aşık olunan, en çok hayali kurulan yeri. Benim Gümüşlük ile tanışmam da, uzun yıllar ve yollar önce ailemle geldiğim ilk Bodrum tatilimde, bizi henüz keşfedilmemiş bir koya götürmeleriyle başladı…

Gümüşlük’te o zaman bugünkü gibi fiyakalı balık restoranları yoktu. Bizi getirdikleri koydaki ‘ahbabımız’, içeriden tahta bir masa çıkarıp Gümüşlük’ün sığ denizinin içine koydu, bardaklarımıza rakı doldurdu, minik radyosundan müzik açtı ve biz ayaklarımız suyun içinde, hayatımın ilk en güzel gün batımlarından Bodrum Rakısıbirini yaşadık. Bu sahne, günün birinde aşık olduğumu ilan edeceğim, ve hatta ev’leneceğim şu “Bodrum” denen yerle ilk göz göze gelmem olmuştu. 😍

O gün bugündür Gümüşlük çok değişti, çok gelişti. Kimilerine göre mutlaka “bozmuştur”, benim içinse her geçen sene daha da şenlendi. Masamız denizin bizzat içinden kalktı, ama yerine rakı ağaçları geldi. Masadan kalkarken ödenen hesaplar üçe beşe katlandı ama yadırgamadım, çünkü Gümüşlük’ün gün batımı benim için de her yıl daha çok değerleniyordu; normaldi.

 Gümüşlük o zamanlar bugünkü kış haline benziyordu.

Sonra şu sanatçıların Gümüşlük’e yerleşmesi klişesi çıkageldi. Bodrum 60’lardan bu yana ressamların, yazarların, şairlerin, müzisyenlerin aranan ilhamı bulup yerleştikleri yer olduğuna göre, modern zamanlarımızda da Gümüşlük’ün bu misyonu devralması harikaydı bence. Ben de “kariyer hedefim” sorulduğunda “Gümüşlük teyzesi olmak” cevabını yapıştırır oldum böylece. 👵

Sonra, nihayet, Bodrum’a yerleştim. Bodrum’daki ilk evimi merkezde tutmayı seçtim. Hayallere plan diyebilirsek, şu an için planım Bodrum’daki ikinci evimin Bitez’de, üçüncü evimin Gümüşlük’te olacağı şeklinde. 😇

Gümüşlük rakı ağaçlarından ibaret değil ki…

Gümüşlük Rakı AğaçlarıGümüşlük’ü Gümüşlük yapan, standart bir tatilcinin gözlerinde kalpler çıkaran şeyler belli: Denize sıfır balık restoranları, rakı ağaçları, Tavşan Adası, Myndos kalıntıları, el sanatları çarşısı, festivali, tabii ki Limon’u, yel değirmenleri… 

Gümüşlük’te başka ne var peki?

Bodrum’a taşınınca “dükkan elimin altında” diyerek daha az gezmek adettenmiş, ama biz hala cicim aylarında olduğumuzdan olsa gerek, her hafta sonu daha önce görmediğim bir yerlere gitmenin peşine düşüyorum. Geçtiğimiz hafta sonu da, ‘başka bir Gümüşlük’ keşfetme hevesim doğrultusunda, Eski Karakaya Köyü diye tutturuyorum…

Karakaya Köyü’nden önceki durak: Le Kabbak

 Meşhur Le Kabbak’tan bir takım şekerlikler

Gümüşlük yolu üzerinden Karakaya Köyü’ne kıvrılmadan önce “Halikarnas Kabakçısı” olarak bilinen Le Kabbak’a uğramadan olmazmış. Süs kabağından lambalarıyla ünlü Le Kabbak kışın ortasında kapalı ama bu bahaneyle ufak bir Dereköy çıkartması yapmış oluyoruz. Sizi fotoğrafa boğduktan sonra, inişli çıkışlı ve oldukça bozuk olan yoldan Karakaya Köyü’ne doğru kıvrılmaya başlıyoruz. 😊

 Le Kabbak’ın karşısında aslen heykeltıraş olan bir abi köknar ağacından tatlış tasarımlar yapıyor…

 

Eski Karakaya Köyü

Karakaya Köyü, 800 yıllık bir geçmişi olan; denizden gelecek saldırılara çözüm olarak Gümüşlük sırtlarında kurulan köylerden biri. Adını oyuğuna kurulduğu kocaman kara bir kayadan alıyor.

 Karakaya Köyü

Görülesi olmasının en büyük sebebi ise, Gümüşlük’ü kuş bakışı izlemenin keyfi bir yana, eski Bodrum mimarisini yansıtan otantik taş evleri. Döneminin şartlarında bu kare kare evciklerin çatıları, toprakla karıştırılmış sazla kapatılırmış.

 Kutu kutu Bodrum evleri

Uzaktan baktığınızda size terk edilmiş tarihi bir köy olarak gözükse de, Karakaya Köyü, evlerin neredeyse yarısının aslına uygun olarak restore edilmiş olduğu ufak bir yerleşim bölgesi. Sonradan Tel Dolap ahalisinden dinlediğimiz hikayeye göre, Alman bir mimar burayı almış ve yenilediği evlere de gurbetçiler taşınmış. 88 yılında buradan yıkık bir ev satın alıp tekrardan yeni bir taş ev inşa eden bir okuyucumuz ise, o dönemde bu bölgenin sit alanı olmadığını; aynı onlar gibi Fransız ve Alman ev sahiplerinin de evlerini kendilerinin yaptığını anlattı. Şimdi ise sadece yıkık evler restore edilebiliyormuş ve izin almak çok zormuş; kışın bir-iki aile dışında kimsecikler olmayınca ve bölge gelişmedikçe onlar da evlerini satmak zorunda kalıyormuş…

  Bir takım kaktüslükler…

Gerçekten de kışın kimseciklerin olmadığı Karakaya Köyü’nde, kalıntı evlerin, kayaların, kaktüs ağırlıklı bitki örtüsünün içinde sessizler ötesi bir yürüyüş yapıyoruz. Bodrum’da kış sezonunda yer yer hissettiğiniz şu “buralardaki tek insan olduğunuz hissi”, yükseklerde olunca içinizde daha büyük yankı yapmaya başlıyor. O his bazen benim için ürkütücü olabiliyor ama burada iyi hissettiriyor.💚

Derken gün batımı saati yaklaşıyor ve biz geliş yolunda tabelası önünden geçtiğimiz Tel Dolap’a geçiyoruz.

Teldolap’ta gün batımı

Teldolap, şu daha kapısına geldiğiniz anda sevdiğiniz mekanlardan. Zamanında az insanın bildiği, salaş bir yerken; aynı Gümüşlük Limon gibi, panaromik manzarasıyla ünlenmiş ve bugün düğün organizasyonları bile yapılan kıvama gelmiş. 10 yıllık bir binada 5. yılında olan Teldolap’ın bir duvarı dağ; önü sere serpe Gümüşlük. 😍

Yine Aralık ayında olduğumuzdan olsa gerek, Teldolap’ta bizden başka kimse yok. Yani o demin bahsettiğim izole his bütün duruluğuyla devam ediyor. Akşamları canlı müzik oluyormuş, şimdi ise sonsuz bir sessizlik var. İçeride çıtır çıtır yanan bir şömine var. Karakaya Köyü dolaylarında huzur ve ötesi var!

  Gümüşlük Teldolap’ta kış

Sonra, yine şu gün batımı var!!

Yine göz göze geliyoruz; yıllar sonra hala kendimi aşık hissediyorum. 😍 Birlikte yaşlanır mıyız, teyzeliğimi görür müyüz bilmiyorum ama Bodrum’la ciddi düşünüyorum. 💙

Çok kalp
Gökçe Devecioğlu
Galatasaray Lisesi ve Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu. Reklam yazarı. 7 yıldır Bodrum'da yaşıyor, Bodrum hakkında yazıyor. Müziğe, güneşe, kitaplara ve değişime inanıyor. Kahkaha desibeli yüksek insanları seviyor. Hayatı film sanıyor.